Türkiye’nin Gerçek Gündemi ve Yapay Tartışmalar

  • Ana Sayfa
  • Türkiye’nin Gerçek Gündemi ve Yapay Tartışmalar

Ülkemizin 2020’den 2021’e aktarılan gerçek gündemi; Pandeminin “olumsuz” etkisiyle de derinden sarsılan ekonomik dengeler; işsizlik, yoksulluk, pahallılık, gelir dağılımı adaletsizliği, gelecek kaygısı…

Buna karşılık oluşturulan “yapay gündem”; “türban, darbe, siyasi figürlerin kişilik haklarına saldırı niteliğindeki karşılıklı ayrıştırıcı sert söylemleri”.

Oluşturulan ve özellikle; “çatışmacı, ayrıştırıcı” üsluptan kaynaklanan siyasal iklim ve yapay gündem; ülkenin ve toplumun gerçek gündemini perdeliyor.

Böylece; siyaset kurumu çözümün değil; yaşanan sorunların nedeni haline geliyor.

Giderek ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlar; demokrasiyi kırılgan, özgürlükleri kullanılamaz, toplumsal huzuru da “sürdürülemez” hale dönüştürüyor.

Oysa; tüketime ve ithalata dayalı “kalitesiz” büyüme, üretmeden tüketen ve borçlanma ihtiyacı sürekli artan ekonomi, tarımda ve hayvancılıkta dışa bağımlılık, toplumsal istemlere cevap vermekten uzak sosyal politika uygulamaları; toplumsal dengeleri “olumsuz” etkileyerek toplum kesimlerini “endişe”ye sürüklüyor.

Bu arada; ihracatının ithalatını karşılayamayan, sürekli cari açık veren ve bütçe açığı da buna eşlik eden ekonomik yapı; ülkemizin uluslararası ilişkilerde de “hareket alanı”nı daraltıyor.

Ayrıca; zayıf ekonomi, kutuplaşan toplum ve giderek gerginleşen iç politika; sürdürülebilir olma sınırını aşıyor.

Öte yandan; ekonomik dengelerin bozulması, işsizliğin ve yoksulluğun artış eğilimini sürdürmesi ve gelir dağılımı adaletsizliğinin yaygınlaşması, umutsuzluğun da giderek karamsarlığa dönüşmesi; demokrasiyi de “kırılgan” hale dönüştürüyor.

Bu süreçte; iktidar ve muhalefet, “ittifak arayışlarını genişletme ve seçim kazanma stratejisini” gündemin ilk sırasına taşıyor.

AYRIŞAN GÜNDEM

Bu noktada da; “halkın gündemi” ile “siyasetin gündemi” birbirinden ayrışıyor.

Üretici, besici, köylü; ürettiğini değerine satamıyor, zarar ediyor, kredi borcunu ödeyemiyor; tarlası, traktörü haczediliyor.

İşçi, memur ve emeğiyle geçinen kesim; emeğinin karşılığını alamıyor, her geçen gün biraz daha da fakirleşiyor, evine ekmek götüremez duruma geliyor ve yoksullaşma giderek yaygınlaşıyor.

Bu arada; esnaf işyeri kapalı olduğu için ve açık olanlar da siftah etmeden dükkanını kapattığından ötürü zor durumda kalıyor, iflaslar çığ gibi büyüyor.

Buna karşılık; esnaf devletten beklediği desteği de yeterli ölçüde bulamıyor.

Bu “olumsuz” süreç; üreticinin, köylünün, çiftçinin, besicinin “üretimden kopması”na neden oluyor, ülkemizin etkili alanları, mecraları daralıyor, hayvan varlığı azalıyor.

Bu gidişin “doğal” sonucu da; dışa bağımlılık, işsizliğin ve yoksulluğun “dayanılmaz” boyuta ulaşması.

ATAMA BEKLEYENLER, PLANSIZLIK

12 milyon işsizimiz var, her 3 gençten biri işsiz, 1 milyon üniversite mezunu işsiz, her evde bir işsiz var.

Tarım ülkesiyiz veterinerler, ziraat mühendisleri atama bekliyorlar, atanamıyorlar; eğitimli işsizler arasında yerlerini alıyorlar.

Yüz binlerce öğretmen, aynı şekilde atama bekliyor, atanamıyor.

Bu tablo bize şunu gösteriyor:

Kentleşmeden tarım politikasına, eğitimden üretime, üniversite kontenjanlarından ihtiyaçlar sıralamasına ve istihdama kadar her alanda “plansızlık” var.

Bu “plansız yönetim” anlayışı: köyden kente “kontrolsüz” göçü tetikliyor, bu da işsizlikle birleşerek sosyal doku bozulmasına yol açıyor, oluşan “umutsuzluk” ve “kargaşa” da; “çatışma”ya, teröre uygun zemin hazırlıyor.

DEMOKRASİ TANIMI

Demokrasi; sadece iktidarı tanımlayan bir yönetim şekli değil, muhalefetin de varlığını, hakkını, hukukunu güvenceye alan bir yönetim biçimidir.

İktidar her rejimde var, ancak özgür, etkili muhalefet sadece demokraside var.

Demokrasinin kalitesini “iktidarların gücü” değil; özgür muhalefetin varlığı ve etkinliği belirler.

Demokrasinin gıdası; muhalefetin varlığı ve iktidar olacağı yolun açık olmasıdır.

Demokrasi; seçimi kazanan kadar kaybedenin de meşruiyetini içeren, onaylayan bir rejimdir.

Uzlaşı ve hoşgörü rejimi olan demokrasi; seçimi kaybedenin içine sindirdiği, kazananın da kaybedenle birlikte “milli irade”yi temsil ettiği gerçeğini benimsediği, içselleştirdiği, kabullendiği bir yönetim şeklinin adıdır.

Sonuç olarak: Barışa, huzura, mutluluğa, refaha ulaşmanın yolu; iktidarla muhalefetin “yapay gündem” arayışından vazgeçerek, halkın gerçek gündemine odaklanmalarından geçer.

Ege Postası köşe yazısı link
http://www.egepostasi.com/yazar/turkiye-nin-gercek-gundemi-ve-yapay-tartismalar-/113029