Türkiye; Kuşatma Altında…

Türkiye; dinamik bir ülkedir, bölgesel ve küresel aktör olmak iddiasındadır, bu nedenle; jeo politik ve jeo stratejik konumu itibariyle de iç ve dış her saldırının, her kuşatmanın, her oluşumun merkezindedir.

Böylece; ülkemiz, sürekli değişen iç ve dış gündemle karşı karşıyadır.

Türkiye; Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da, Avrupa Birliği, NATO, ABD ve Rusya bağlamında çok yönlü yoğun bir diplomasi yürütmekte, silahlı kuvvetlerini de sahada “aktif” bir konumda tutmaktadır.

Bu hareketli dış politika trafiği; iç gündemi oluşturan işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı dengesizliği, düşünce ve ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, hukuk güvenliği, öngörülebilir hukuk düzeni konularındaki tartışmaları da önemli ölçüde perdeliyor.

Çok hareketli dış politika trafiğinde, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de ve Ege’de neden olduğu çatışmaya evrilme  istidadı gösteren gerilim; Türkiye’nin yeni ve sıcak gündemini oluşturuyor.

Bu süreçte devreye giren Avrupa Birliği ve Yunan-Rum Bloğu “Türkiye’ye yaptırım uygulama tehdidinde” bulundu.

Bu arada; bir aylık aradan sonra Oruç Reis Gemisi, Mais Adası’nın güneyinde yeniden sismik araştırma görevine çıktı.

Türkiye; 22 Ekim’e kadar Doğu Akdeniz’de yeni MAVTEX ilan etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak “Türkiye’nin Akdeniz’deki faaliyetlerini durdurmasını” istedi.

Bu arada; Alman Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye yapacağı geziyi ertelediği, bunun yerine Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a gideceği açıklandı.

Ayrıca; başta Suudi Arabistan olmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri, Arap coğrafyası ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri; dış ticaretle Türkiye’ye boykot uygulamakta.

Öte yandan; Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ sorununun çözümüne ilişkin olarak kurulan masada Türkiye’nin yer almak istemesi ve Azerbaycan’ın Türkiye’nin olmadığı bir masada sorunun çözülemeyeceğini güçlü ifadelerle vurgulamasına karşın Rusya Devlet Başkanı Putin; Türkiye’nin çözüm masasında yer almasını “veto” etti.

SORUNLARLA BAŞBAŞA

Türkiye, yurtdışında, birçok cephede kuşatılırken, haklı ve meşru zemindeki mücadelesinde yalnız kalırken, içeride de pek çok problemle karşı karşıya kalmaktadır.

Bu bağlamda; hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, hukuk güvenliği ve öngörülebilir hukuk düzeni konusunda ve yargıya güvensizlik ekseninde sorunlar yaşanmaktadır.

İstanbul 14.’ncü Ağır Ceza Mahkemesi; Anayasa Mahkemesi’nin Milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu hakkında verdiği “hak ihlali ve yeniden yargılanması” kararının “yerindelik denetiminin kapsamında kaldığı” gerekçesiyle yeniden yargılamaya yer olmadığına karar verdi.

Basit bir anlatımla; yerel mahkeme, yargı kurumları hiyerarşisinde en üst sırada yer alan yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; TBMM’de, konuyu gündeme taşıyarak “yerel mahkeme kararıyla tuz koktu, karar kaosa zemin hazırlıyor” dedi.

Oysa; Anayasa’nın 153.’ncü maddesi; “Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme, yargı organlarını, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”diyor.

Bunun anlamı; Anayasa Mahkemesi’nin kararları bağlayıcıdır, uygulanmaması, anayasa ihlalidir.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı ve bu kararın yerel mahkeme tarafından uygulanmaması tartışılırken bu kez, Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım; Anayasa Mahkemesi’nin dışarıdan aydınlatılmış görüntüsünü sosyal medya hesabından paylaştı.

AK Parti; bu paylaşımı “darbe iması” olarak yorumladı, İçişleri Bakanlığı’nın ışıklandırılmış görüntüsü ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkez Binası’nın ışıklı görüntüsü; sosyal medya hesaplarından cevap olarak yayınlandı.

Anayasa Mahkemesi Üyesi Engin Yıldırım; “yanlış anlaşılmaya yol açan paylaşımdan dolayı özür diledi” , ancak; bu özür, tansiyonu düşürmeye yetmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuya ilişkin soruyu cevaplandırırken, “kendisi siyasete soyunmak istiyorsa istifa etsin, siyasete girsin. Özür yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Üyeleri gereğini yapsın.”dedi.

Bu arada; “ışıklar yanıyor” polemiğinin ardından Anayasa Mahkemesi’nden yapılan yazılı açıklamada “Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir üyesinin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar; Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal görüşünü yansıtmaz” denildi.

Açıklamada ayrıca; “Anayasa Mahkemesi, anayasal düzene karşı her türlü demokrasi dışı girişimi reddetmekte ve demokratik hukuk devletinin yanında yer almaktadır” ifadelerine yer verildi.

Sonuç olarak: Gelinen noktada; dış kuşatmayı yarmamız için iç cepheyi güçlendirmek zorundayız. Bunun içinde; kutuplaşma yerine, hukukun üstünlüğü ve eşit yurttaşlık zemininde birlik ve beraberliği sağlamalıyız.

Ege Postası köşe yazısı link
http://www.egepostasi.com/yazar/turkiye-kusatma-altinda-/113003