“İnsan ve toplum odaklı” çağdaş demokrasi

  • Ana Sayfa
  • “İnsan ve toplum odaklı” çağdaş demokrasi

Ülkemiz ekonomik, sosyal ve siyasal ağır sorunlarla karşı karşıyadır.

Demokrasi; sorun üreten değil, sorun çözen bir yönetim şeklidir.

İşsizlik, pahallılık, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği, tarım kesiminin üretimden uzaklaşması ve orta sınıfın yok olması; çözülmesi gereken ekonomik ve sosyal problemlerdir.

Bu problemlere çözüm getiremeyen demokrasinin siyasal literatürdeki tanımı; “YÖNETEMEYEN DEMOKRASİ”dir.

Bu arada; çağdaş demokrasinin temel ölçütü; “sayısal çoğunluk”la, “çoğulculuk”un ortak paydada buluşmasıdır.

Çoğulcu demokrasi felsefesinin amacı; sadece parlamentoda sayısal çoğunluğa sahip siyasal partilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin demokratik katılım ve karar sürecinde yer almasıdır.

Bunun bir başka tanımı da “sivil demokrasi”dir.

Ayrıca; yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrıldığı, bu üçünün birbirini denetleyip dengelediği, iktidar gücünün anayasa ve yasalarla sınırlandırıldığı, bağımsız ve özerk kurumların çökertilmediği, liyakatın öncelendiği ve çatışmanın yerini uzlaşmanın aldığı demokrasi; gerçek anlamda “insan ve toplum odaklı” çağdaş demokrasidir.

Demokrasi; modern çağın “sakınca”sı en az olan ve eşit, adil, dürüst, hukuka uygun seçimlerle ülkeyi yönetenlerin seçildiği bir yönetim şeklidir.

Ancak; sadece “seçim sandığı” nitelikli bir demokrasi için yeterli değildir.

“SORUN ÜRETEN DEĞİL; SORUN ÇÖZEN GERÇEK DEMOKRASİ”

Demokrasinin “taşıyıcı kolonları”; özgürlük, laiklik ve iktidarların gücünü anayasal ve yasal çerçevede sınırlandıran kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı güçlü, etkili “denge-denetim” sistemidir.

Bu “taşıyıcı kolon”lardan herhangi birinin etkisiz ve işlevsiz kaldığı demokrasinin içi boşaltılmış demektir.

Ayrıca; demokrasiye “kalite” kazandıran özgürlüklerin başında da basın özgürlüğü ve daha geniş bir anlatımla düşünce ve düşünceyi anlatma; ifade etme, yayma özgürlüğüdür.

Bu bağlamda; basın özgür değilse, varsayılan diğer özgürlükler de kullanılamaz hale gelir.

Öte yandan; demokrasinin önemli taşıyıcı sütunu olan laiklik de; dine saygının, din ve ibadet özgürlüğünün, her alanda kadın-erkek eşitliğinin “olmazsa olmaz”ı, sigortasıdır.

Bu arada; adalet ve liyakat; demokrasinin düzeyini belirler.

Unutmayalım ki; adaletin olmadığı bir ülkede herkes suçludur. Suçluların güvende olduğu ortamda da; suçsuzlar güvende değildir.

Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed; “BİR SAATLİK ADALET, BİN SAATLİK İBADETTEN DAHA HAYIRLIDIR.”diyor.

Gerçek olan şu ki; ülkenin kalkınmışlığını, devletin saygınlığını, ulusun gücünü ve demokrasinin kalitesini sadece yol, köprü, tünel, baraj, havaalanı gibi görkemli fiziki altyapılar değil; özgür basın, adil ve tarafsız işleyen hukuk düzeni, temel insan haklarına saygı, güçlü ve iktidar olma yolu açık muhalefet ile çoğulcu, çok sesli, çok renkli, katılımcı demokrasi ve eşit yurttaşlık bilincinin düzeyi belirler.

Gerçek demokrasi “sayısal çoğunluk”tan değil; “çoğulculuk”tan güç alır.

Sonuç olarak: Sorun üreten değil; sorun çözen gerçek demokrasi çatışmadan uzak; uzlaşmacı demokrasidir.

Ege Postası köşe yazısı link:

https://www.egepostasi.com/insan-ve-toplum-odakli-cagdas-demokrasi-makale,113134.html