Depreme Hazırlık Konusunda Ne Durumdayız?

  • Ana Sayfa
  • Depreme Hazırlık Konusunda Ne Durumdayız?

Çok kısa bir süre önce yaşadığımız, 115 canımızı yitirdiğimiz, 1034 canımızın yaralandığı ve 107 yurttaşımızın da enkazdan kurtarıldığı, bazı binalarımızın çökerek enkaza dönüştüğü, hepimizi derin acıya boğan deprem felaketi; depreme hazırlık konusunda “yetersiz” kalındığı gerçeğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.

TV 35 kanalında hazırlayıp sunduğum “MERCEK” programında, program konuğum değerli bilim insanı Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Kurucu Başkanı ve Önceki Müdürü Prof.Dr.Zafer Akçığ’la İzmir’de depreme hazırlık konusunu ve gelinen aşamayı “ayrıntılı” bir biçimde değerlendirdik.

Karşılaştığımız tablo; depreme hazırlık konusunda bir “paradigma” değişikliğini ortaya koymuştur.

Bu arada; yaşadığımız 6.9 şiddetindeki deprem felaketinde 115 canımızı kaybetmemiz, 1034 canımızın da yaralanması, ailelerin acıya boğulmasına, çocukların öksüz, anne babaların evlatsız kalmasına, eşlerin birbirinden koparılmasına; çürük zeminlerde inşa edilen binaların neden olduğunu açıkça göstermiştir.

Bu durum; depreme hazırlık konusunu da bütün ağırlığıyla gündeme taşımıştır.

Yer bilimci Prof.Dr.Zafer Akçığ depreme hazırlık konusunda sorumluluk bilincini taşıyan bilim insanı olarak, EGE KOOP’la işbirliği halinde, 10 kişilik bir ekiple Kordonboyu’ndaki tüm binalarda 100’er metre aralıklarla 1200 metre derinliğe kadar zemin ve depreme dayanıklılık araştırmasını yönetti.

Ayrıca; EGE KOOP olarak Prof.Dr.Zafer Akçığ’ın yönetiminde Dokuz Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversiteleriyle işbirliği halinde Seferihisar Doğanbey Körfezi’nde deprem araştırmasını yaptık.

Öte yandan; Prof.Dr.Zafer Akçığ; İzmir için önemli projelerden olan İzmir Metropolü ile Menemen, Aliağa İlçelerini kapsayacak şekilde “Deprem Master Planı” için tüm alt yapı bilgileri ve yapı tasarımları konusunda projeler hazırladı.

Bu projelerde; İzmir’i ve ilçelerini “tehdit” eden “fay”larda oluşacak değişik büyüklükteki depremlerde “hasar meydana” getirebilecek parametrelerin tümü belirlenmiştir.

Prof.Dr.Zafer Akçığ “Deprem Performans Analiz Adımları”nın da; “Zemin Etüdü, Jeolojik çalışmalar, Mühendislik Jeolojisi çalışmaları, İnşaat Mühendisliği çalışmaları, Betonarme elemanlarda donatı Tespit Çalışmaları, Malzeme İncelemesi, Yapısal İnceleme, Relöve çalışmaları, sonuç raporu, yapılan ölçümler sonucunda binanın günümüz koşullarında yeniden modellenmesi” aşamalarından oluştuğunu anlatarak, yenilenmesi gereken binaların da, bu bulgular ışığında projelendirilmesini vurguladı.

Görüldüğü gibi; binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi; bilimsel araştırmaların analiz ve sentezlerin sonunda projelendirilmesi, üretimin her aşamasında etkin bir denetim ve mühendislik hizmeti verilmesini, belediyelerin bu konulardaki sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmelerini gerektirmektedir.

EGE KOOP’UN DUYARLILIĞI

EGE KOOP olarak, 36 yılda İzmir’in farklı bölgelerinde 5 milyon m2’lik bir alanda 150 bin kişinin huzur ve güven içinde yaşadığı, her türlü yeşil çevre dokusuyla, fiziki, sosyal ve kültürel alt yapısıyla 30 bin modern konut ürettik.

Bugüne kadar ürettiğimiz konutların hiçbiri yaşadığımız tüm sarsıntılardan, son deprem felaketinden en küçük bir şekilde bile olumsuz etkilenmemiştir.

Bunun temel nedeni; bilime, teknolojiye, mühendislik hizmetine verdiğimiz değer, jeolojik zemin etüdüne, çevresel etki değerlendirme raporuna, inşaatın her aşamasındaki denetime, şeffaflığa  ve özellikle de; “insan odaklı” olmaya tanıdığımız önceliktir.

Bu bağlamda; 30 yıl önce, Ege Üniversitesiyle ve İzmir İnşaat Mühendisleri Odası’yla yaptığımız protokolle inşaatlarımızı temel kazısından itibaren her aşamada bilimin, tekniğin denetimine açtık.

Öte yandan; deprem konulu eğitim seminerleri düzenledik, bilim insanlarımızın, yerel yöneticilerin, sektör temsilcilerinin ortaya koydukları görüşleri kitaplaştırdık.

Kentsel dönüşüm bağlamında da; Bayraklı’da, Bornova’da, Buca’da ve Karabağlar’da Muhtarlarla, riskli konut sahipleriyle bilgilendirme toplantıları düzenledik.

İZMİR’DE HER 2 KONUTTAN 1’İ İMAR KANUNU’NA AYKIRI İNŞA EDİLMİŞ…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 2018’de uygulamaya konulan “İMAR AFFI”ndan 10 milyon 79 bin vatandaş yararlandı.

İzmir’de “İMAR AFFI”ndan yararlanan vatandaş sayısı 811 bin 452.

İMAR AFFI”yla 31 Aralık 2017’den önce yapılan “RUHSATSIZ”, bir anlamda; “KAÇAK” yapılar “YASAL” hale getirildi.

Bu rakamların bize gösterdiği tablo; Türkiye’deki 22 milyon konuttan yaklaşık 11 milyon’unun “İMAR KANUNU”na aykırı “KAÇAK” yapıların olduğu tablodur.

İzmir’de de, yaklaşık olarak her 2 konuttan 1’i “İMAR KANUNU”na aykırı “KAÇAK” konutlardan, riskli ve depreme dayanıksız yapılardan oluşuyor.

İstanbul “İMAR AFFI”yla “YASAL” hale getirilen 1 milyon 747 bin konutla ilk sırada yer alırken, İzmir; 811 bin 452 “İMAR AFFI” başvurusuyla, nüfusa oranlandığında Türkiye’de ilk sırada.

Denilebilir ki; “İMAR AFFI, kaçak, yasaya aykırı, depreme dayanıksız, riskli ve kontrolsüz” inşa edilen konutları “yasal” hale getirdi.

Bu arada; 6.9 şiddetinde yaşanan deprem, İzmir’deki konut stoğunun ne kadar güçsüz, riskli ve depreme dayanıksız olduğunu göstermiştir.

İMAR AFFI”, denetimsiz inşa edilen konutlar, depreme dayanıksız riskli konutlar; adeta depremde ölüme ve yıkıma “davetiye” çıkarmaktadır.

SEFERBERLİK İLAN ETMELİYİZ.

İVEDİ KENTSEL DÖNÜŞÜM…

Bir yandan; “insan, çevre ve kent odaklı” kentsel dönüşüm; ancak; deprem felaketinden sonra hatırlanıyor, öte yandan da; jeofizik ve jeoloji bilimi “gözardı” ediliyor.

Bu da yetmezmiş gibi; denetlemek, önlem almak yerine çürük binalara “onay” veren imar affıyla, deprem için toplanan paraların amaç dışı kullanılmasıyla, toplanma alanlarının rezidans ve AVM’lere ayrılmasıyla, toplumun deprem konusunda eğitilip bilinçlendirilmemesiyle; bir anlamda felakete zemin hazırlanıyor.

O halde ne yapmamız gerekiyor sorusunun 2 cevabı var.

1-) Birinci derece deprem kuşağında olan İzmir’de, merkezi yönetimiyle, yerel yönetimiyle, üniversiteleriyle, sivil toplum örgütleriyle, basınıyla işbirliği halinde, depreme hazırlık konusunda, “seferberlik” ilan etmeliyiz.

2-)Atatürk’ün “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR” sözünü rehber edinerek, sağlıklı kentleşme, sağlam yapılaşma ve depreme kapsamlı hazırlık bağlamında yer bilimini, deprem bilimini, mühendislik bilimini, “yol gösterici” olarak benimsemeliyiz.

Jeolojik zemin etüdünden oturma iznine kadar yapılaşma, konut üretimi sürecinin her aşamasında denetimi öncelemeliyiz.

Sonuç olarak; Depreme hazırlık konusunda ve kapsamlı bir kentsel dönüşüm operasyonunda geç kalınan her an; yeni bir yıkıma, ölüme ve acıya davetiye çıkarmak anlamına gelir.

Ege Postası köşe yazısı link
http://www.egepostasi.com/yazar/depreme-hazirlik-konusunda-ne-durumdayiz/113012